MAHİR İZ HOCANIN LİYÂKAT ÖLÇÜSÜ

12 Haziran Cumartesi 2021
  

“Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek
istemediler, ondan çekindiler.
Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzap S.72.ayet)

Dağların yüklenmekten çekindiği ağır mesuliyeti yüklendik.
İstidadımız var Rabbani kokuyu koklamaya.
İstidadımız var aşk ateşiyle yanmaya.
Aynı zamanda nefsin arzularına kurban olmaya.

“Benzemek istersen Lokman’a
Dikkat edeceksin lokmana” , öğüdü kulaklarımızda…

Özümüz ve sözümüz bize emanet…
Dil emanet, göz emanet, kulak emanet…
Onları gaflet ile kirletmemek bağrı yanıklara verilmiş mahâret…

Hanım emanet, evlat emanet,
Bahçemizdeki çiçekler, mahallemizdeki kediler, şehrimizdeki yetimler, yeryüzündeki mazlumlar
emanet.

Kalp katılaştıkça, siyah noktalar arttıkça emanet duygusu kaybolup gider.
Zamanla din gider, insanlık gider geriye sadece kalır semer…

“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt
veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa S.58.ayet)

Payitahtın payidâr olmasını istiyorsak emaneti ehline verip, adalet üzere hükmetmeliyiz.

ÖYLEYSE LİYÂKATİN ÖLÇÜSÜ NE OLACAK?
Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz bir makâlesinde konuyla alakalı Mahir İz Hocanın çok önemli tespitlerini
paylaşmış:

Rahmetli Mahir hocaya gerek siyâsi konularda, gerekse gündelik hayatta aradığımız insanın
özelliklerini sorduğumuzda şu cevâbı alırdık:

“Bir iş için aradığınız adamda sırasıyla şu üç vasıf bulunmalı”
1. İşini iyi bilen ve yapan (liyâkat ve ehliyet sahibi),
2. Doğru ve dürüst,
3. İnançlı ve dindar.

Biz derdik ki: “Hocam inançlılığı ve dindarlığı birinci sırada bulunması gerekmez mi?
Siz onu üçüncü sıraya bıraktınız.” Hoca’nın cevâbı çok ârifâneydi:

-“Oğlum siz câmiye imam veya tekkeye şeyh arıyorsanız dediğiniz doğru.
Ama işe adam arıyorsanız, doğrusu adamın önce işini bilmesidir.

İşini bilmeyen bir doktor, beceriksiz bir avukat veya âciz bir siyasetçi inançlı ve dindar olsa, ama doğru
ve dürüst olmasa ne faydası var? Öyleyse doğru sıralama budur.”
Bu kıssadan çıkardığımız sonuç: görev verilecek kişi ehil ve dürüst olmalı. Birde dindar ise Nûr’un âlâ
Nûr…

İlk ikisi yoksa topluma faydalı olamaz. Sadece kendine faydalı olur.

Mekke’nin Fethi günü Kâbe’nin anahtarlarını, Osman Bin Talha vermek istemedi.
Hz. Ali zorla aldı. Bütün bu yaşananlara rağmen anahtarları yine Osman’a tevdi eden Efendimiz –
aleyhisselam- örneğimizdir. Anahtar işi bilene verilmiştir. Bu manzara karşısında Osman iman
etmiştir.

Yeni Türkiye’nin kodlarında bu hassasiyetleri görmek Anadolu’yu umutlandırmıştır.
Meyus talih değişecek inşallah. Müteşekkiriz…



  • Bu sayfayı paylaşabilirsiniz



Köşe Yazılarım

 Tümünü Gör

MURAT YILMAZ
mrtylmz.com

© Tüm hakları saklıdır