“FENOMEN OLMA” TUTKUSU

12 Haziran Cumartesi 2021
  

Sosyal medya yaşadığımız çağın bir gerçeği.
Onu yok saymak karanlığa sövmek gibi bir şey.
Kontrollü bir şekilde kullanıldığında, insanın hayatını renklendiriyor, kolaylaştırıyor, mutluluk
getiriyor.
İnsanların birbirleriyle tanışıp kaynaştığı bir ortam.
Ortak bir insanlık kültürü gelişiyor; insanlar, birbirlerini doğru ve güzel olana daha etkili
şekilde davet ediyor.
Önemli bir tebliğ ve dostluk ortamı.
Bu imkânın doğru yoldan çıkmasını engellemek, medeniyetimizin gelişmesine katkı sağlamak
için kafa yormalıyız.

SOSYAL MEDYAYDA KONTROLÜ KAYBEDERSEK NE OLUR?
Sosyal medyada iken özellikle zaman açısından kontrolü kaybedersek sıkıntı başlar.
Onu kullandığımızda problem yok, ama sanal âlem bizi kullanmaya başlarsa problem çok.
Sanal dünya, bizi gerçek hayattan kopartmamalı. Yoksa bedeller öderiz.
İşlerimiz aksar, ilişkilerimiz zayıflar, kendimizle olan iletişimimiz yok olur.
Fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal gelişim dumura uğrar.

TEKNOLOJİ BAĞIMILIĞI TOPLUM HAYATINA E-HASTALIK OLARAK GİRMİŞ DURUMDA
Hastalıklara somut örnekler verelim:

Fomo: Gelişmeleri takip edememe ve gelişmeleri kaçırma korkusu.

Nomofobi: Cep telefonu yoluyla iletişim bağlantısının kesilmesi. Kişi telefondan
uzaklaştığında haber alamamaktan korkar ve panikler. Bu kaygıya eşlik eden nefes darlığı,
titreme, baş dönmesi gibi bazı biyolojik belirtileri mevcut.
Ego sörfü: Yine internet aracılığıyla kendi ismini arama motorlarında aratıp, hakkında
yazılanları takip etme hastalığı. Ego sörfü, online narsizm olarak da bilinmekte.

Photolurking: Sosyal ağlarda paylaşım yapan diğer insanların fotoğraflarına saatlerce bakarak
zaman geçirmek ve bunu takıntı haline getirmiş olmak.

FARKEDİLME ARZUSU VE FENOMENLİK TUTKUSU
İnsanın ihtiyaçlarından bir tanesi de fark edilme arzusu…
İlk önce kendini fark eder, sonra başkaları tarafından fark edilir.
Modern çağın insanı derin ilişkiler kuramıyor. Ortalıkta pek gözükmüyor. Gerçek hayatta çok
fazla insanla ilişki içeresinde olmuyor.

Gerçek hayatta yaşadığı bu sosyal açlığı, sanal hayatta karşılamaya başlıyor.
Yine; başarılı olma ihtiyacı gerçek hayatta çok çetrefilli. Okuyacaksın, emek harcayaksın vs.
Kolaycılık hastalığı, sosyal medyada başarılı olmaya itiyor. Fenomen olmanın derdine
düşülüyor.

İlerde ne olacaksın sorusuna, “fenomen ya da youtuber olacağım” cevabını veren gençlerin
sayısı hızla artıyor.

ÇİN MALI VİRÜS: TİK TOK
Çin’den tüm dünyaya yayılan bir rezillik platformu.
Eylül 2016 Zhan Yiming tarafından kuruldu ve dünyanın en çok indirilen uygulaması.
Anneannesinin başında yumurta kıran, bebeğini korkutan, tehlikeyi umursamadan şov yapan
tipler…
Fiziksel avantajlarını kullananlar, saçmalayanlar, kendilerini yerden yere atanlar, saçma sapan
dublajlar ve hareketler yapanlar… 
Basitlik ve bayağılığın sahnelendiği bu platform nesillerimizi tehdit ediyor.
Devlet bu konuda inisiyatif alıp, sosyal medyaya acilen çeki düzen vermeli.

NE YAPMALI O HALDE?
Psikiyatri Hekimi Prof. Dr. Kemal Sayar’ın kısa ama önemli tavsiyesini kulaklara küpe
yapalım derim:

“Güzel anları ruhumuza kaydedelim
Hayatı çevrim dışı yaşayalım.
Sosyal medya perhizi ruhlarımıza iyi gelir.
Sevdiklerimize zaman ve dikkatimizi verelim, yüz yüze bakalım.
Hikâyelerimizi birbirimizin ruhuna değerek, yüz yüze anlatalım.
Organik insanlar olalım.”



  • Bu sayfayı paylaşabilirsiniz



Köşe Yazılarım

 Tümünü Gör

MURAT YILMAZ
mrtylmz.com

© Tüm hakları saklıdır